İslam'ın İdeolojik Bir Din Olması - Alev Erkilet
“Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi” sempozyumu tebliği Doç. Alev Erkilet, İslamcılığın ideolojileşmesi meselesini, “zaten dinin kendisi politik, ideolojiktir” cümlesiyle karşıladı. Bu siyasallaşan din modelinin ‘Batı karşısında’ ortaya çıktığı algısının d..
“Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi” sempozyumu tebliği Doç. Alev Erkilet, İslamcılığın ideolojileşmesi meselesini, “zaten dinin kendisi politik, ideolojiktir” cümlesiyle karşıladı. Bu siyasallaşan din modelinin ‘Batı karşısında’ ortaya çıktığı algısının doğru olmadığını belirtiyor: “İslam dediğimiz, zaten bu toplumun (Hz. Peygamber’in geldiği toplumun) olduğundan farklı bir hâle getirilmesi projesi olarak ortaya çıkmıştır. İslam dünyaya aittir. Hayata, kente, aileye dair birçok ayrıntı içeren tamamen toplumsal bir düzenlemeden söz ediyoruz.” İslam’ın siyasî tarafını, egemen olanların hatalarını elle-dille düzeltmeye dair uyarıların varlığıyla ortaya koyan Alev Erkilet’in tarif ettiği İslamcılık, bütün bu düzenlemelerin ortadan kalktığı anda sürece dâhil olan şeyin adı: “Allah’ın dininin bu toplumda uygulanmasına ilişkin bir müdahale geldiğinde İslamcılık çıkmıştır.” 1924’teki müdahaleyi, “İslam dünyasına yapılmış en radikal, yıkıcı ve şiddetli müdahalelerden birisi” olarak tavsif etti Alev Hanım. Hilafetin, ne olursa olsun, bir tespihin tanelerini bir arada tuttuğunu söyledi. ‘Esir millet’ olunmasına ve faşizan-modernleştirme eğilimlerine karşı başlayan mücadeleye Bediüzzaman ve Süleyman Hilmi Tunahan gibi isimlerin önderlik ettiklerini anlattı. Cenaze namazını kıldıracak imam kalmayışını, toplumun ‘sıfırı görmesi’ olarak tarif etti. 1950 sonrasını ise İslam’la alakalı tüm gerçeklerin bulanıklaşmaya başladığı dönem olarak gösterdi; çünkü Amerika’yla tanışmışız. Alev Erkilet, Marshall yardımlarıyla uluslar arası sermayeye açılışımızı da mühim bir adım gördü bu noktada. Tam da bu bağlamda, Ercüment Özkan’ın İslamcılık hareketinin, Amerika’yla ilişkilere meydan okumaya kesintisiz olarak devam etmesi sebebiyle mühim olduğunu görmüş Erkilet. Hizbu’t-Tahrir hareketinin, sağ-muhafazakâr iktidarlara mektuplar yazarak onları uyarmış ve Müslüman kitleleri uyandırmaya çalışmış olmasını anlattı. Bu hareketin öneminin, “CHP zihniyetli faşizan ve baskıcı bir yönetimin altında değil, her şeyin serbestleşmiş göründüğü, ezanın Arapça okunduğu, ibadetlerin yapılabildiği bir dönemde İslam’la hükmetmenin anlamının ne olduğu sorusunu sorabilmesinde” olduğunu ifade etti.