Adem Özköse "Uygur Halkı: Biz Her Gün Ölüyoruz!"
İstanbul Üsküdar'da düzenlediğimiz 'Bir Konu, Bir Konuk' programının yeni bölümünde, "Esir Türkler; Müslüman Doğu Türkistan Halkı" başlıklı sunumuyla Gazeteci-Yazar Adem Özköse’yi ağırladık.
Adem Özköse konuşmasına, Doğu Türkistanlı Müslümanların en büyük acısı olan ailelerin birbirlerinden haber alamaması konusuna dikkat çekerek başladı. Zalim Çin rejiminin İslam ülkelerinin sessizliğinden cesaret alarak 2014-2016 yılları arasında inşa ettiği toplama kamplarına milyonlarca Müslüman Uygur’u hapsettiğini, o tarihten beri özellikle Doğu Türkistan dışında yaşayanların ailelerinden haber alamadıklarını, Uygur halkının bu zulmü "Biz her gün ölüyoruz" serzenişi ile dile getirdiğini söyledi.
Türkistan coğrafyasında yer alan Kaşgar-Buhara-Semerkand bölgelerinin doğudan batıya İslam medeniyetinin ilim merkezleri olarak tarihe iz bıraktığını söyleyen Köse, Doğu Türkistan halkının 1870 yılında Kaşgar hükümdarı Gazi Yakup Han zamanında Osmanlı Sultanı Abdülaziz’e bir heyet göndererek hilafete bağlılık bildirdiğini ve 19. yüzyıldaki Rus ve Çin işgaline kadar Uygur ve diğer Müslüman Türk halklarının topraklarında özgürce yaşadıklarını ifade etti.
Adem Özköse ayrıca Çin’in işgal ve asimilasyon politikalarına gösterdikleri direniş nedeniyle Uygur halkının dindar ve asla teslim olmayan bir halk olarak anıldığını, onlara bu ruhu veren en önemli unsurun kafir Çin medeniyeti karşısında kendi medeniyet bilinçlerine sahip çıkmaları, özellikle de alfabelerini korumaları olduğunu, Çin’in bu sebeple Uygur halkını sindirmek için toplama kampları inşa ettiğini ve bu kamplarda haram-helal mefhumunu yok etmeye çalıştığını söyledi.
Konuşmasının son kısmında Müslümanların sorumluluklarına değinen Köse, eğer Doğu Türkistan’a sahip çıkılmazsa, tıpkı Endülüs gibi güzide bir İslam diyarının yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını ve İslam ümmetinin buna izin vermemesi gerektiğini, zira Müslümanların bir yanı İstanbul, bir yanı Gazze ve diğer yanı Kaşgar olan bir vücudun azaları gibi olduğunu hatırlattı.
Bu noktada yapılması gerekenleri ise Doğu Türkistan’ı asla unutmamak, düşmanın diliyle konuşmamak için ümmetin meseleleri hakkında bilgi sahibi olmak ve en önemlisi sürekli eylem ve hareket halinde bulunarak, İslami mücadelenin olmazsa olmazı olan teori-pratik bütünlüğünü sağlamak şeklinde sıraladı.